Cumartesi, Şubat 26, 2011

Coolangatta- Burleigh Heads

Queensland'ın en büyük özelliği uzun ve bitimsiz sahillere sahip olması ve tabiki hala daha tüm sahillerin olduğu gibi doğal kalması. Gold Coast'ta aralıksız yaklaşık 10 tane sahil kıyısı buluyor.En popülerleri arasında Surfers Paradise, Main Beach, Broadbeach, Currumbin, Burleigh Heads olurken Coolangatta daha çok Surfculler tarafından tercih ediliyor. Coolangatta şehir merkezine yaklaşık 1 saat uzaklıkta olmakla bu büyük tatil şehrinin ayrı bir parçası gibi. Kesinlikle daha sakin ve manzarası sizi mest ediyor. Bir çok apart, pansiyon, otel ve yazlık evlerin bulunduğu küçük bir merkezinin olduğu, havaalanına çok kısa bir mesafe uzaklıkta dinlendirici bir kasaba.
Her daim şehir otobüslerinin kalktığı ulaşımın oldukça kolay olduğu bir yer.

Büyük heyecanla Coolangatta'yı gezip gördükten sonra dönüş yolunda Burliegh Heads sahilinin önündeki geniş parkta yapılan eğlence ve gösterilere katılmaya karar verdik. Daha önce de dediği gibi Sahiller şehir merkezleriyle bitişik ama ne gariptir ki o alana girdikten sonra park, kum, deniz ve güneşten başka bir şey görmüyorsunuz. Türkiye'de sahil kıyılarını karşılaştırınca oradaki tüm özelleştirilmiş sahil kıyılarını -neredeyse halka açık alan kalmadı- şezlongsuz, kafesiz, restorantsız göremezken burada tüm alanlar halka açık ve kafeleri restorantlar ancak şehir merkezinde bulabilirsiniz.
Buliegh Heads parkında her pazar akşamı yapılan bir eğlenceye katıldık. Çoğunluğunu ailelerin oluşturduğu topluluk akşam yemeklerini yiyerek, dinlenerek ve müzik dinleyip dans ederek güzel bir vakit geçiriyor. Ayrca ateş gösterisi de var. Sadece burda önemli bir not  müzisyenler ve gösteriyi yapanların hepsi de profesyonel değiller.

Sosyalleşmek için çok güzel bir ortamın oluşdurulduğu bir ortam.
Dinlemesi, izlemesi, gözlemlemesi oldukça zevkli..












Aşkla kalın,
Bonafide

Cumartesi, Şubat 19, 2011

Sabahtan akşama kadar Arap müzikleri dinleyen bir Kolombiyalıyla Yaşamak!!!

Bu zamana kadar elimden geldiğince çeşitli müzik tarzları dinleyerek, dilleri ne kadar farklı olsa da -müzik evrenseldir- diyerek o kültürü edinmeye çalıştım. 
Yeni ve farklı her tarza merakla kulaklarımı açtım. Gerek yabancı gerekse türk müziğini yakından takip eden biri değilim ama her ortamda zevk almaya çalışırım.
***
Buraya gelmeden önce bu kilometrelerce uzataki ada'cık da yaşayanların kendinlerine ait neleri olduğunu çok merak etmiştim. Avrupa insanından, ordaki yaşamdan farklı olacağı kesindi. Ve burda muhtemelen Avustralya'lıdan çok farklı uyruktan insanlarla karşılacaktım. Öyle de oldu. Çinlisinden, japonuna, brazilyalısından kolombiyalısına, tüm arap ülkerinden insalara, asya insanına..avrupalısına..hepsiyle karşılaştım. Eğitimin buraya ciddi bir kazanç getirdiği düşünülecek olursa okullarda çeşitli milletlerden insanlar bulmanız çok olası. 
***
Bir Kolombiyalı, bir Tayvanlı ve bir çinli kızla paylaşıyorum evimi.
Hepsinin çeşitli alışkanlıkları var -benim de olduğu gibi- hepsine alışmaya çalışıyorum. 
Zaman zaman mutfak ve banyo içerisinde sorunlar yaşıyorum-katlanamıyorum ama kibar yoldan bir şeyleri çözmeye çalışıyorum..Ne kadar başırılısın diye sorarsanız tartışılır? 
Ama Asya insanın sessiz sakinliğine hayranım. Özellikle de çinlilerin..Belki de onlar daha küçük bir hayat kurdukça kendine ben alanımı genişletiyorum- bencil duygularım tetikliyor beni-
Ama bir kolombiyalıyla ayın odayı paylaşmak...Sadece neşe dolu ve hareketli olmasından dolayı biraz da yumuşak başlı yapımdan dolayı vurdum duymaz ve düşüncesiz tavırlarına katlanıyorum!!
Aslında bu yazı şikayet içeriği taşımayacaktı ama sanıyorum başlayınca tutamadım kendimi.
 ***
Arap insanın ve bizim bir çok alışkanlıklarımızın aynı olduğunu buraya gelince birazcık daha fark ettim. Yediğimiz yemekler, ailevi kültür, müziklerimiz.. Çoğu şey benzeşiyor. Belki de Müslüman ülkere has bir şey bilmiyorum. Sadece benim bu alışkın olduğum tarz nasıl bir kolombiyalıya bu kadar çekici geliyor onu anlamaya çalışıyorum.
Kıyafetleri, dili, müzikleri - her ne kadar bir ilgimi çekmiş olsa bile saatlerce youtube karşısında oturup arapca arabesk dinleyemem sanırım- kültürleri- ki arap insanını hiç bir zaman çok dürüst bulmamışımdır- dini inancına kadar herşeyi, bir kılıf gibi üzerine giymeye çalışan biri.

Biliyorum yargılamak ya da yadırgamak hoş değil ama ..anlayamıyorum. Niye??
Bir kaç konuşmamızda okulundaki bir çok arap olmasından dolayı bu kadar etkinin altında kaldığın çıkardım.
Öğrendim ki bir çok arap ülkesi öğrencilerinin buradaki okul masraflarımı-bir çok şeyini - karşılıyormuş. Ve buradaki çoğu öğrencinin varlıklı ailelerden geldiği varsayılırsa paranın gücü belki de bu kadar etkili kılan şey...
Herşeyi anlamak zorunda değilim. Varsın bu da öyle kalsın ama biri şu müzikleri artık sustursun..


P.s. resim  burdan alıntı. Sadece beğendim !! :)

Aşkla kalın,
Bonafide

Cuma, Şubat 11, 2011

Mükemmellik



Hiç bir zaman mükemmel bir insan olmadım ben, olmak için de çabalamadım. Hatalarımla, yaşadıklarımla, dalga geçmeye çalıştım zaman zaman. 
Gülüp geçtim bir çok şeye. İnsanlar hep "çok soğukkanlısın" dedi. Ya da "çok umursamaz "benim için.
Öyle de değildim aslında ama dışarda böyle yaşamak da bana çok anlamlı gelmedi. 
Şaşırtmadı, şaşırtmıyor beni yaşadığım, gördüğüm bir çok şey. "Olabilir" lafını sakinlikle söylemem çoğu zaman onları rahatsız etti.
Zaman zaman düşündüm ben mi çok nötrüm hayata karşı diye, ama içimde yaşadığım gel-git'ler, duygusal karmaşalar, deli gibi sevindiğim anlar ya da yok olurcasına acı çektiğim anlar aklıma geldikçe böyle biri olmadığıma karar verdim. 
Ne olduğu önemli değil iyi-kötü, çirkin-güzel bir çok şeyi, ne düşündüysem söylemeye gayret ettim. Ki zaman "çok açıksözlü" oldu adım, kimi zaman "patavatsız"...
Bu hayatta herkes gibi, belki daha fazla hep birşeylere tutunmaya çalışan ben, enerjik ve güleç tarafımın yanında hayattan hep memnuniyetsiz değerlendirildim. Neden bilmem bu kadar zıtlıklar taşıyoruım içimde ama ruh halimde böyle geldi gitti benim. İsyanlarım arttı zaman zaman, zaman zamansa geçer diye bekledim. 

Başta da dediğim gibi hiç mükemmel bir insan olmadım ama, mükemmel dostuklar, mükemmel arkadaşlar edindim kendime. Sevdiğim, sevildiğim, değer gördüğümü hissettiğim karşılıklı karşılıksız o kadar çok kişi var ki aklımda. 
Onlara layık olabiliyor muyum bilmiyorum, zaman zaman aksi ve çekilmez oluyorum. Zaman zaman ihanet ediyorum dostluklarına..Bazen kendime bile yabancı kalıyorum..Hayliyle belki de gerçekten sahip olduğum mükemmelikleri fark edemiyorum. 

Bu yazı bu gün aldığım mükemmel bir hediyeyle başladı. Uzaktaki, en değer verdiğim dostum, sığınağım,
yol arkadaşım yalnızlığımı anladı da yolladı belki de. Belki de Sevgililer Günü adınaydı!!
Ben bu hediyeyi hak edip etmediğimi bilmiyorum ama bana layık gören kişinin bir çok şeyi hak ettiğini biliyorum. En çok da benim tarafımdan.. Belki eksik kaldım, kalıyorum ama FARKINDAYIM şuan. 
Sahip olduğum en mükemmel insansın sen ve en gurur duyduğum şey sahip olduğum mükemmel dostlarım...

Sizleri çok seviyorum.


Aşkla kalın, 
Bonafide

Pazar, Şubat 06, 2011

every little thing is gonna be allright!!



HERŞEYİN-herşey küçük aslında- iyi olacağını hayal ederek ve inanarak yazıyorum bu yazıyı...
Tam hayattan kaçtım, tüm sorunları, sorumlulukları, bunaldığım hayatı geride bıraktım derken başka bir hayatın içinde çabalarken buldum kendimi.
Başlarda çok fazla anlamasam da -alışma evresi diyelim- zaman geçtikçe değişmeyen, aksine olumsuzluğa giden birşeyleri gördükçe -aslında kaçabildiğin hiç birşey Bonafide- dedim kendi kendime..
Cennetteymiş gibi yaşama hayali suya düştü böylece ve GERÇEK hayata geri döndüm çabucak. 
Kısa bir bunalımdan sonra şimdi "every little thing is gonna be alright" diyerek kendimi rahatlatıyorum.
Bazı insanların sorumluluklarını, hayatı yaşayış biçimlerini, -kaderlerini demek istemesem de sahip olduğu değerleri-maddi manevi- seçme şansı yoktur. Birşeyler önceden gelir ve siz üzerine birşeyler kurarsınız yada kurmaya çabalarsınız. İşte bende o çabalayanlardanım ve hayata herşeyin, her küçük şeyin iyi olacağın hayalini kurmak kendime verdiğim en güzel hediyelerden biri. Zaman zaman bunu unutsam dahi...

Başlarda Avustralya da olmak çok çekici ve özel gelse de şimdi çok fazla bunu yaşayamamaktan belki de hayal ettiğim bazı şeylerde hayal kırıklığı yaşamış olmaktan dolayı çekiciliğini ve özelleğini göremiyorum hala...
Biraz daha zamana mı ihtiyacım var yoksa biraz daha merak mı bilemiyorum. 
sadece şuan güzel yanını yaşıyorum, balkonumdan okyanusu ve tüm şehri izliyorum...sessiz şehri...ve yorgunluğumun tadını çıkarıyorum.ve hala Bob amca diyorki;
-every liltle thing is gonna be allright....

                          
Umutlu kalın, 
Bonafide



Cuma, Şubat 04, 2011

Resim

"O kadar sevdim ki resmini
İşte bugün konustu benle
Yorulmuştum çalışmaktan
Karda uzun yürüdük senle
Geceleri resmine baktım olanları anlattım
Seni bir görsem diye diye
Uyudum yağmurun sesiyle
O kadar sevdim ki resmini
Biliyorum görünce beni hep tanıyordum diyeceksin
Rüyalarımda hep sen vardın
Hep tanıyordum diyeceksin
Okuduğum her cümlede
Konuştuğum her insanda
Gördügüm her güzellikte
Sen de varsın
Sen hep varsın..."
 
 

Çarşamba, Şubat 02, 2011

Lavinya yaşıyor.


Lavinya hiç bunu düşünemedi. Acısı öyle sarmıştı ki etrafını dünya kendi dünyası olmaktan çıkmış diğerinin dünyasında bir kenardan izliyordu hayatı. Vicdan mı yapsa, gurur mu yapsa bilemedi. İçi kanadı baktıkça, baktıkça isyanı arttı ama hiç birşey söyleyemedi. İzlemekle yetindi...AŞK herkese böyle mi gelirdi? Ne olacağını bilemeden savruldukça insan daha mı fazla merak ederdi?
Hayatın üstüne hayat kurulur mu? İçiçe bir hayatı denemek istedi..Birbirinden habersiz bir hayatı. Lavinya daha çok gençti. Neyin can yakıcı olacağını bilemeyecek kadar aşık olmamıştı daha önce. İstemişti sadece, istemişse olmalıydı.

Şimdi Lavinya yarı kırıp dökük, yarı toplayamaya hazır hayatını bekliyor uzakta. İzliyor yine gizlice.. Hem izliyor hem de gözlerini yumuyor. Bir aşkı bu kadar istemenin bedelini ödüyor...
Mutlu şekilde ödüyor hemde. Çünkü bulduğu aşkı uzakta da olsa kalbini ona uzatıyor..
Lavinya yorgun ama gözleri hala sıcacık bakıyor... Çünkü artık aşk onu bırakmayacak biliyor..
Diğeri gitse de AŞK onunla kalacak biliyor...
o yüzden Lavinya yaşamayı tercih ediyor.

Bonafide

Salı, Şubat 01, 2011

Arkadaşım eşek.

Uzun zamandır unuttuğum, nedense dün akşam oturup da birkaç gündür süren hastalığımdan mıdır ne Barış Manço'nun Nane Limon Kabuğu'nu söylüyordum durmadan,
akşam gelip bilgisayar başına geçince de, açtım dinledim bir kaç şarkısını... 
Hatırlayamadım bu özel günü..
12 yıl önce okuldan gelip televizyonu açtığımda haberlerde büyük bir kalabalık görmüştüm, herkes ağlıyor, herkes yollara dökülmüştü..
Belki aralıksız 2 saat ağlamıştım. Sanki baba yarısını kaybetmiştim...Tüm şarkılarını dinleyip dinleyip ağlamıştım. 
İlk ve sondu.
12 yıldan sonra şimdi yine aynı merakla ve özlemle dinliyorum ve garip bir hüzün yaşıyorum.. 
Gözlerim yine dolu..belki hassassım, belki çok özledim çocuk olmayı, belki de memleket kokusu istiyorum..
Her şarkısında  birşey buluyorum geçmişime ait, memleketime ait, özlemlerime ait.
unuttum sanmıştım da
Ama anladım ki ben unutmamışım hala Gülpembe'yi , Kol düğmeleri'ni, Kara Sevdayı, Sarı Çizmeli Mehmet ağa'yı, Sakız Hanım ile Mahur Bey'i, Nazar Eyleyi..Bugün bayram çocukları...
Ben unutmadım hala Arkadaşım Eşeği..

Huzurlu kal Barış abi, 
Bonafide

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...