Çarşamba, Temmuz 28, 2010

Gönlümün derdindeyim

Bağışlayın beni sevdalarım
Kendimi parçalara ayıramadım
Alın gidin korkularımı
Saçlarımı ellerinizle okşayın
Hiçbir ayrılık yeniden yaratmıyor artık beni
.....

Alın gidin korkularımı
Saçlarımı ellerinizle okşayın
Ve bütün ayrılıklar sabah olunca alıyor nefesimi

Aşk ağır yükler bindirdi küçülen omuzlarıma
Kalplerinizden kaçtım hep
Varıp gittim en karanlıklara
 
Yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma
Cehennemden düştüm hep beni hiç görmediler
....
Yağmur ıslak mazeretler yükledi büyüyen yangınıma

Seviştim ve yoruldum varıp gittim en yanlızlıklara...
....

Gönlümün derdindeyim
Yükleyen ahmkrc. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

Pazartesi, Temmuz 26, 2010

Gelecek güzel günler..


Uzun zamandır bir kandırmaca içindeyim...Gelecek güzel günlerin hayalini yaşıyor, yaşatmaya çalışıyorum. Üzülmeye, kırılmaya aldırış etmeden, bulanıklığın içinden sıyrılmaya çalışıyorum. Durulur elbet bir gün su diyorum, toprak dibe çöker diyorum.. Karıştıkça suyun da toprağında yükseldiğini düşünüyorum ama biter diyorum, bitecek...Planlar yapıp sıraya diziyorum, hangi önce olacak kararsız kalıyorum. Bazen değişiyor, bazen başkaları ekleniyor, birileri çıkıyor ama olsun bişiler yapıyorum kendimce, beynimin içinde.. Sonra bir anlığına mutlu oluyorum "Hah! Şimdi oldu" dediğimde.. ama bakıyorum karıştıkça ben mutluluğu yine geleceğe erteliyorum. "Bugün bunlara katlan yarın herşey daha güzel olacak"... Hayır, hayır, hayır istemiyorum. Bu değil istediğim... Anım güzel olsun benim. Aldığım nefes huzur verici olsun. Canımı sıkıcak, özlemimi aşacak, hayallerimi yıkacak, anımı bozacak birşey olmasın işte. Dert değil, tasa değil bu üstelik. Geçecek.

Sevdiğim biri var uzaklarda, onu düşünür, onu özlerim. Bazen hasret içimi deşer umutsuzluk kervanında yüzerim. İnsan sevdiği olunca nerde olursa olsun yanında taşırmış. Taşırım bende. O varmış gibi yaşarım. Öperim, göğsüne yatar kokusunu dinlerim. Hayallerin içinde, bulutların üstünde gezerim. Hep yarın daha güzel olacak derim ama o yarın hiç gelmez...Bense beklerim..beklerim.. beklerim...
Ve şimdiyse düşünüyorum yarın hep şuan değil midir diye.. Demek ki yarınlar güzel değil. Güzel olacak olan, güzel olması gereken şuan!! O yüzden Gelecek güzel günler istemiyorum ben. ŞUAN istiyorum. Sevdiğim yanımda olsun, benimle olsun istiyorum. Suyum durulsun, hep berrak olsun. Karıştıran da bulantan da olmasın. 
Kimse Gelecek!'ime karışmasın. Kimse Sevdiğim'e bulaşmasın.

 

Perşembe, Temmuz 15, 2010

Dün sarıydı bu gün gri..


Kafanda binlerle soru silsilesiyle uyanmak, kendi kargaşanın içinde kaybolmak ne korkunç birşey. Hayatı derinden düşünmek kavgası değil bu. Aslına bakılırsa hiç birşeyin kavgası değil. Bu düşünceli halime duygularımın ayak uydurmasının rahatsızlığı sadece. Çünkü iyiyi, güzeli almaya severiz de biraz iş istemediğimiz yöne kayınca orda kesip atmak isteriz, benimki de o hesap işte. İyi şeyler düşünüp, iyi şeylerin olacağını bildiğimde yaşadığımın heyecan, mutluluk, sevinçten ne kadar doyum alıyorsam; o kafamı kurcalan ,beni kemiren rahatsız eden kurgular ve sorulardan ve yarattığı duygulardan bir o kadar kaçıyorum. 
Osho der ki; Zihninin problem yaratmaya başladığını farkettiğin anda o durumdan sıyrıl. Çünkü problem yaratıldığında devamda çözümde gerektircektir.O çözümü bulsan bile içinden binbir tane sorun çıkacaktır.
Bu nedenle KENDİNİ YAKALA. 
Şimdi şöyle bir bakıyorum de çevreme, kendime, insanlığa aslında bir çok problemi kendi zihnimizde yaratıyor, kendimiz varediyor sonra da çözüm yolları arıyoruz. Çabalıyoruz, çabalıyoruz, çabalıyoruz. Zihnin aldatıcı yanına kanıp duygularımızı karmaşa içerinde bırakıyoruz. Bir çok öyle saçma sorunlar yaratırken buldum ki kendimi en sonunda YOK ARTIK dedim. Durmalıyım, durdurmalıyım. Ama bir çoğunda da başarılı olduğumu söyleyemem. Belki yanlış yollar denememdi, belki problem yaratma sınırımı merak ettiğimdendi belki de gerçekten bu rahatsızlıktan zevk alabildiğimle ilgiliydi, bilmiyorum. Tek bildiğim Duygularımı bu kadar etkilemesinin verdiği rahatsızlık. Birazcık durmayı becerebilsem, belki de gerçekten dinleyebilsem bu çok hareketlilikten sıyrılabilirim. Kafamdaki soruları yavaş yavaş yok eder, daha sakin bir ana geçerim. Çözümleri başka ana saklar, şimdilik dinlenirim. 

Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün, şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün, varolan herşeye karşı nazik ve sevecen ol.
Dr. Mikao Usui

P.S. Bugün herkesin böyle olmasını diliyorum. Zihnin dugularımıza bu kadar hakim olmasına izin vermeyelim. Problemleri yaratırken yok edelim. Bugün herşey çözümlü olsun.





Pazartesi, Temmuz 12, 2010

biz



.....
Ama diner şehvet
ve bir gün aşınır vuslat da.
Bir okyanusa baka baka kalırız palamarlarda;
kalırız, kuytularda… Sanki bir yalnız karınca
kararınca kalırız solgun güz bahçelerine aşklar varınca…
Ey kırık dal parçaları
uzak
yağmurda,
şehvetin türküsü vuslata kalır
ve yiter…
Her hikâye biter;
herkes yangınından külüne döner.
Ve bir ihanettir ten bedende:
Çekip gider… Çekip gider!
Sonra kırık dal parçaları
uzak
yağmurda,
bize benzerler…
Yılmaz Odabaşı

Pazar, Temmuz 11, 2010

Arayış

Ufacık hayatlara büyük umutlar sığdırmanın cazipliği ve çocuksuluğu içindeyim kendimle.
Kafamda kurguluyor, kurguluyor, kurguluyorum...Sürekli bir şeyler ekliyor, çıkartıyorum. Eksikleri buluyor, çözüm arıyorum.ama her seferinde gittikçe daha da artan bir listeyle karşılaşıyorum. Hayata sığdıramadığım çok şey varmış gibi hissediyorum...Hep merak ettiğim bir şey vardır; acaba "biz zamanın içinden mi akıyoruz, yoksa zaman bizim içimizden mı akıp gidiyor?" bu kadar koşuşturma, telaşe varken etrafımda anlayamıyorum bu insanlar nereye gidiyor? Ya da ne istiyorlar? Okun yönünü kendime çevirdiğimde de aynı şeylerle karşılamama çok az kaldığını görüyorum. Şuan durgun bir denizde rüzgarı olmayan, yönü olmayan bir sandal gibiyim. ufak dalgalarla yerimde sayıyorum. Hayat beni ayakta tutuyor. O kadar çok şeye yöneliyorum ki fizik kuralı hiç bir yere kıpırdayamıyorum. Sakin, huzurlu ve mutluyum. Ama bir bunların yanında bir tarafımı dürten şeyler yüzünden biraz tedirginlik yaşıyorum. Artık hangi duygu ağır basarsa onu yaşıyorum.

Son zamanlarda gözlemci olmaya başladım. Benim gibi etrafına pek bakmayan, tanıştığı insanları, gittiği yerleri, geçtiği yolları, dükkanları pek fazla hatırlamayan bir insan için biraz farklı bir durum çünkü dikkatli değilimdir.
Ama bilmiyorsanız ve merak ettikleriniz varsa, öğrenecekleriniz dışardaysa o zaman gözleriniz,kulaklarınız ve tüm duyularınız açık gezmeye başılıyorsunuz. Benimki de o hesap, kendime ulaşmak için insanların isteklerine, yaptıkları işlerine, hissettiklerine bakmaya çalışıyorum. Yaşadıklarını hissetmeye çalışıyorum. Aslında o kadar kolay ki bunu yapmak, gerçekten tüm duyularınızı açtığınızda herşey o kadar aleni ki... Ama asıl mesele kendimim. Asıl mesele hangilerinde kendimi gördüğüm.ve asıl önemlisi hayatta izleyici olmak değil başrolu oynamak.kendi oyununu kurmak. Bende kendi hayatımın senaryosunu kurguluyorum. Daha Sahneye çıkmadım ama en kısa sürede amatörce de olsa oynumu oynamak istiyorum, hatalar yapmak, seyircimi memnun etmek istiyorum ve kendime seçtiğim en güzel rolun içinde olmak istiyorum..

Bonafide

Sevdim, ya sen beni?

Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne
Tuttum, ta içime oturttum seni
Aldim, oksadim saçlarini, öptüm
Içtim yudum yudum güzelligini
Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette
Bendeydi özlemlerin en korkuncu
Çildirirdim sen ne kadar uzaksan,
Ask degil, hiç doymayan bir seydi bu
Ben seni sevdim mi? Sevdim dogrusu
Sevdikçe tamamlandim, bütünlendim
Biri vardi aglayan; gecelerce
Biri vardi sana tutkun; o bendim
Ben seni sevdim mi? Sevdim, en büyük
En solmayan güller açti içimde
Ömrümü degerli kilan bir seydin
Sen benim bozbulanik gençligimde
Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya
Bir çizgiye vardim seninle beraber
Ve bir gün orada yitirdim seni
Ben seni sevdim mi? Sevdim, Ya sen beni
Ümit Yaşar Oğuzcan

Perşembe, Temmuz 08, 2010

sarılmak..


Sarılmak sağlıklıdır.
Sarılmak doğaldır.
Sarılmak olağanüstüdür.
Sarılmak güzeldir.
Yalansız ve içten olmak koşuluyla her zaman, her yerde, her yaşta güzeldir.

Amor Fati- Kaderini Sev

Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye.
"Ol" der Tanrı. Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
...Bulut olmak ister.
"Ol" der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
Rüzgar olmak ister bu kez.
Ona da "Ol" der Tanrı.
Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Herşey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan eser burdan eser, kaya bana mısın demez!
Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...

Sırtında bir acı ile uyanır....
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. ..


"Amor Fati - Nietzsche "
(Kaderini sev-belki seninki en iyisidir)

Bu hikayeyi seneler önce okumuştum şimdi biran karşıma çıkınca tekrar düşündüm birşeyleri. Gerçekten memnun olmadığım nelerimin olduğunu, nelerden yetinmediğimi düşündüm belki de son bir kaç günkü ruh halime çok uydu da o yüzden. Kimseye benzemek gibi bir çaba taşımıyorum, ama hayallerimde olan bir benden daha farklı biri var orada. Sürekli onu yakalamaya çalışırken acaba çok fazla birşey mi istiyorum diyorum bazen. Ya da asıl amacından saptırıyor muyum diye düşünüyorum.
Kader dediğin şey, yaşanmışların toplamı değil midir? Çizgini sen belirledikten sonra o yönde açığa çıkan her şey olduktan sonra kaderimiz olmaz mı ? Elbette elimizde olmayan şeylerin etkisine de inanıyorum. Dünyaya gelişimizle ilgili seçme şansımızın olmadığı gibi tam aksine sınırlarımızı zorlamak, hayatımızı yönlendirmek gibi zamanla ve farkındalıkla şekillenebilecek bir kadere sahip olabileceğimizi de düşünüyorum.

Sadece kendinden kaybolmamak gerekir sanki. Güneş te olmak, rüzgar da olmak gerekir. Bulut da olmak gerekir zaman zaman kaya da olmak gerekir. Ama Herşeyden ötesi kendinden kaybolmamak gerekir.
Kaderi oluşturmak gerekir. İşte o zaman kaderimizi sevebilir belki daha çok memnun olabiliriz.

Kendi kaderinizi yaratmanız dileğiyle...


Salı, Temmuz 06, 2010

kendinden...


Temmuz ayında aşırı bir öğle sıcağında, dinliklik veren sessizlikle birlikte bilgisayarımın başında oturuyorum öylece...
Düşüncelerimi, duygularımı içimdeki sesi duymaya çalışıyorum. Müzik bile açmıyorum farklı bir yöne kayarım diye. Kendimi dinliyorum açıkçası.
Dün Haşmet Babağolu'nun bir yazısını okudum kendini tanımak üzerine. Bazen fikirleri farklı gelse de her zaman sevmişimdir yazılarını. Kendinizi şöyle tanıyın, bu yolları seçin tarzı öğütler, öneriler yoktu içerisinde. Sadece son zamanlarda insanların kendine dair ne çok bilinmezlik içerisinde olduğu, ya da bunu açığa çıkarmak için ne çok yolların seçildiğine dair bir yazıydı. Belki de eleştiri denilebilir buna.
Ama ben tam aksine bunun bir moda yada çıkmazdan daha çok artık inanların farkındalıklarının biraz daha arttığına, daha fazla bilgilendiklerine veriyorum bunu. İyi mi, kötü mü, doğrusu mu, yanlışı mı bilemem ama çabalak için ufacık bir yerden bile başlamak güzel bence. 
İnsan kendini tamamen bulabilir, kavrayabilir mi peki ? sanıyorum bende de soru işareti :( 
Sadece öğrenmek, bilmek yetmez. hayatla eşleştirmek, hayata geçirmek gerekir. Kendini ölçek gerekir.
En önemlisi insanın kendisinin içine girmesi gerekir. 

Bonafide

Cuma, Temmuz 02, 2010

Beni bırakma...

Belki güneş bi gün ikimiz için doğar
Belki korkuları hayallerimiz boğar
O masal günü gelinceye kadar
Susuyorum, susuyorum...
Susadıkça yüzün
http://sozarsivi.com/
düşer aklıma
Korkar oldum düşlemekten
Adını anarım çoğalır sesim
Konuşmaktan düşünmekten özlemekten
Kimse kimsenin herşeyi olamaz-mış
Dili geçmişten tek yaramsın sen
Sensiz kimsemiyim kimsesizmiyim hiç bilmem
Bilmek istemem hatta düşünmem
Gel bak bir elimde gökyüzü var hala
Ötekinde kayıp giden yıldızlar la la
Korkularda benim umutlarda
Beni bırakma
 ....

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...