Bazı ilişkiler vardır ki üstünde pek konuşulmaya gerek görülmez, insan içinde başka bir huzur başka bir mutluluk duyar. Çok düşünülmez, çok irdelenmez. Aradan yıllar bile geçse, küçücük düşünceler, küçücük hayatlar büyüyüp değişse de, birbirinden farklı çizgilerde ilerlese de, aradakileri daha çok güçlendiren bir şeyler vardır.
Sadece sevmek değil bu..Sadece dinlemek, anlamak değil...
İçine öyle bir alırsın ki onun da içi en az seninki kadar açık olur sana.
Sadece görmezsin güzelliğini, düşünceleri vardır..duyguları vardır..
Sen ne kadar uzak da olsan bilirsin. Anlarsın.
İşte bazı ilişkiler vardır hiç eskimez öylece sürüp gider...
***
Icimde bir kedi
Pazar, Kasım 17, 2013
Bir Kadeh Kırmızı Şarap.
Beni etkileyen gerçekten içtiğim bir kadeh şarap mı yoksa ona mı sığınıyorum bilmiyorum. Son bir haftada 3 ya da 4 gecem böyle geçen...
Çok mu kederliyim..Bildiğiniz gibi değil! Çok mu çaresizim, e o da var.
Eksikler, yanlışlar, hatalar, pişmanlıklar, her canı acıtan olay ve anlar bir araya gelince içinden çıkılmaz bir kördüğüm oluveriyor hal.
Akıl durmadan daha fazla olumsuzluk üretirken bir yandan suçlamalar ve hep neden aramalar başlıyor.
Hele de yalnızken. E yalnızlıktan bol ne var.
Çok savaş verdim kendimle, duygularım arasında. iyi-kötü, doğru- yanlış sorgulamasını çoktan geçtim artık.
Asıl mesele öylesine yaşıyor olmakta.
İnsan öylesine umutsuz-içten içe umutlu yaşar mı ?
Kitaplara vurgum kendimi böylece. Bilmediğim bir çözümü varsa eğer öğrenirim belki diye.
En güzel öğütü tuttum seçtim arasından. illaki kendime uygun olsun istedim. En güzel yalanlar kendimin de inanabildiği yalanlar olsun istedim.
Yine de ilk okuduğumda biraz içerledim. Sonra da zamanla kabullendim.
En zararsızını yaşayacaksam dedim böyle olsun, olmalı !
-Eğer birisi sana aşık olursa ondan hiçbirşey talep etme, diyor yazar, çünkü kimsenin seni sevme zorunluluğu yok.
Çok mu kederliyim..Bildiğiniz gibi değil! Çok mu çaresizim, e o da var.
Eksikler, yanlışlar, hatalar, pişmanlıklar, her canı acıtan olay ve anlar bir araya gelince içinden çıkılmaz bir kördüğüm oluveriyor hal.
Akıl durmadan daha fazla olumsuzluk üretirken bir yandan suçlamalar ve hep neden aramalar başlıyor.
Hele de yalnızken. E yalnızlıktan bol ne var.
Çok savaş verdim kendimle, duygularım arasında. iyi-kötü, doğru- yanlış sorgulamasını çoktan geçtim artık.
Asıl mesele öylesine yaşıyor olmakta.
İnsan öylesine umutsuz-içten içe umutlu yaşar mı ?
Kitaplara vurgum kendimi böylece. Bilmediğim bir çözümü varsa eğer öğrenirim belki diye.
En güzel öğütü tuttum seçtim arasından. illaki kendime uygun olsun istedim. En güzel yalanlar kendimin de inanabildiği yalanlar olsun istedim.
Yine de ilk okuduğumda biraz içerledim. Sonra da zamanla kabullendim.
En zararsızını yaşayacaksam dedim böyle olsun, olmalı !
-Eğer birisi sana aşık olursa ondan hiçbirşey talep etme, diyor yazar, çünkü kimsenin seni sevme zorunluluğu yok.
Çarşamba, Ekim 16, 2013
Ama ne kadar güzeldi yazı yazmak...
Unutmuşum içimden geçenleri, söyleyemediklerimi yazıya nasıl aktardığımı uzun bir zamandır belki içimde o kadar sıkışmışlar ki nefes alamaz olmuşum artık.
2 yıl önceki maillerimi açtım. Sevdiğime, sevdiklerime yazdıklarıma baktım. Bunları ben mi yazmışım diye öyle şaşırdım ki.!
Duygular değişir, insanlar değişir, birşeyler yerinde durmaz değişir.. Hayatı bi tarafından yakalarken bir tarafından bırakmışım. En sevdiğim eşyalar, en sevdiğim mekanlar, eğlenceler, aktiviteler, en sevdiğim insanlar bile değişmiş...
Dengeyi buldum buluyorum derken hoopp yeniden denge arayışına girmişim. Hatta dengesizliği özellikle seçmişim..
Eskiden de sığdıramazdım. Zaman yetmezdi, yetinemezdim. Ama şimdi zaman daha az şeyle yine yetmiyor oluvermiş. Zevklerim azalmış, uyum sanki bir an olsun sağlanmış. Aslında kocaman bir boşluk etrafımı kaplamış. Boşluklarla doldurulmuş bir boşluk...
Aslında çok severdim ben yazmayı. Hatta ufacık birşeyi yazmak için sessizliğe gömülür saatlerimi harcardım. Ahım şahım şeyler yazdığım olmadı hiç ama ben her yazdığımdan tatmin oldum. Yazamadıklarımı başka yerlere yazdım. Söyleyemediklerimi yazdım. Yaşayamadıklarımı yazdım. Şimdi yeniden yazmaya kalksam yazabilir miyim? bilmiyorum.
Hem artık moda değişti. Twitter geldi, intstagram geldi. Onlara yazarım. Daha kısa yazarım. Daha düşünmeden. Daha özensiz. An'lık yazarım. Anılarımı değil an'larımı yazarım.
Ama ne kadar güzeldi yine de uzun yazmak...anlatmak..boşluğa..karanlığa..dönüp baktığında orda senden birşey bulduğunda..bir kelime de değil, uzun bir cümlede..bir mısrada..
2 yıl önceki maillerimi açtım. Sevdiğime, sevdiklerime yazdıklarıma baktım. Bunları ben mi yazmışım diye öyle şaşırdım ki.!
Duygular değişir, insanlar değişir, birşeyler yerinde durmaz değişir.. Hayatı bi tarafından yakalarken bir tarafından bırakmışım. En sevdiğim eşyalar, en sevdiğim mekanlar, eğlenceler, aktiviteler, en sevdiğim insanlar bile değişmiş...
Dengeyi buldum buluyorum derken hoopp yeniden denge arayışına girmişim. Hatta dengesizliği özellikle seçmişim..
Eskiden de sığdıramazdım. Zaman yetmezdi, yetinemezdim. Ama şimdi zaman daha az şeyle yine yetmiyor oluvermiş. Zevklerim azalmış, uyum sanki bir an olsun sağlanmış. Aslında kocaman bir boşluk etrafımı kaplamış. Boşluklarla doldurulmuş bir boşluk...
Aslında çok severdim ben yazmayı. Hatta ufacık birşeyi yazmak için sessizliğe gömülür saatlerimi harcardım. Ahım şahım şeyler yazdığım olmadı hiç ama ben her yazdığımdan tatmin oldum. Yazamadıklarımı başka yerlere yazdım. Söyleyemediklerimi yazdım. Yaşayamadıklarımı yazdım. Şimdi yeniden yazmaya kalksam yazabilir miyim? bilmiyorum.
Hem artık moda değişti. Twitter geldi, intstagram geldi. Onlara yazarım. Daha kısa yazarım. Daha düşünmeden. Daha özensiz. An'lık yazarım. Anılarımı değil an'larımı yazarım.
Ama ne kadar güzeldi yine de uzun yazmak...anlatmak..boşluğa..karanlığa..dönüp baktığında orda senden birşey bulduğunda..bir kelime de değil, uzun bir cümlede..bir mısrada..
Pazar, Nisan 21, 2013
Biz Heryerde...
Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle
Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün
Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
Tarih de kekemeleşiyor bazen
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini
Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun....
***
Ayrı bızı sevmıyorum ben,
Hırcın ben,
nedensız senler cıkıyor dıye,
Yanyana bızı sevıyorum ben,
Ben sen degıl bız oluyoruz dıye
Yagmurlu mu oralar bıl kı sana daırdır gozyaslarım,
Ruzgarlı mı bıl kı yıne delı boranım gel al koynunda dınlendır, gunes vucudunu mu kavuruyor bıl kı ozlemım tutkum kor olmus tenıne dokunuyorum
Serın okyanusa bırak kendını, aynı ılk gece kı gıbı hesapsız kuralsız ama bınlerce nedenlı...
O sehırse ozlemlerımızın nedenı orayı bıle severım sen varsın dıye
Bu sehırse ozlemlerımızın son duragı beklerım bızı defne kadar.
Bızı unutma demıssın bır maılınde
Bız?? unutmak?? Turkçem'de bıze daır bu ıkı kelımenın cumlelerımde olmadıgını fark ettım sayende
Fark ettım kı sensız cumlem yok
Fark ettım kı sensız ben yok...
Tum ozlemım ve askımla kucugume
"bızı heryerde severım"
21.01.2011***
Pazar, Kasım 11, 2012
hiçlik
Her türlü özlem kendinedir
her seste kendini dinler insan
bilinmeyen limanlara yelken açar
her gördüğünü kendi rengiyle boyar
her şehir bir büyük ruhun yansımasıdır
her gittiği yerde bir parçası kalır insanın
insan kendi tahtına oturana kadar hep kayar
her basamak bir öncekinden daha yüksektedir
basamaklar bitince sonsuz düzlük sonsuzluğa uzar
bilge, sonsuz düzlüğün sonsuzluğunda sonsuz kalır
her ses bir diğerinin yerine göre yer tutar boşlukta
dıştaki sınırların içinde kalanına varlığım der
kendinin çizmediği hiçbir sınır kendi değildir
her zaman kendi için başkalarına uzar
yanlış yerde arayan yanlış şey bulur
buğday başağından habersizdir
her gün kendi şafağını taşır..
Jean Paul Sartre-Hiçlik.
Perşembe, Eylül 06, 2012
Is anyone in there?
Bazen kısa sürecek diye başladıgın bir ara veris başlı başina bir terkedis olabilir..
posted from Bloggeroid
Pazar, Mayıs 13, 2012
live in paradise
Hep mi böyle olur..
Aylardır neredeyse hep birşeyleri yetiştirme telaşındayım. Daha önce de aklımı kurcalayan başka şeyler vardı, ama kendimi hiç bu kadar baskı altında, eksik hissettiğimi hatırlamıyorum. Bazen gerçekten olması gerekenden daha fazla anlam yüklediğimi düşünüyorum birşeylere.
Bazen de gerçekten sorunun bende olduğunu...
İşle-ev arasına, hayallerle- gerçekler arasına sıkışıp kalmış durumdayım.
Ya istediğim yere varmak için fazla aceleci davranıyorum yada adımlarım o yere varamayacak kadar küçük..
Duygusal gelgitlerim, bedenimi de olabildiğince yoruyor, hiç olmadığım kadar yorgun hissetmekten kendimi kurtaramıyorum..Demekki insan böyle böyle hasta oluyor ve bunu kabulleniyor.
Eskiden okumak istediğim dergiler, siteler, merakla beklediğim filmler, tiyatrolar, konserler olurdu.
Birşeyler yazmayı çok sever, bol bol da vakit ayırırdım bunlara. Şimdiyse en büyük derdim zaman.
Ne zaman ayaklarımı uzatsam içimde o isteği bulamıyorum.
Yoksa mutsuzlaşıyor muyum gitgide??
Geçen sene bu zamanlar, hevesle döndüğüm yeri özler oldum..İnsan burnunun dibindeyken anlamaz, kıymetini bilmez derler ya öyle işte. Bir gün, dönememe çok az kala, ev arkadaşım muhteşem okyanus manzaralı apartımızın balkonundayken aşağıdaki havuzu gösterip, -"henüz hiç girmedin değil mi" demişti? Evet, hiç kullanmamıştım. Dahası o balkonda hiç doğru düzgün oturduğumu bile hatırlamıyordum. -"Türkiye'de bu imkanların hiçbirini bulmayacaksın ve inan bana çok özleyeceksin bence burdayken olabildiğince tadını çıkart" demişti. Haklıydı.
Öyle de oldu...Ne zaman kendimi mutsuz,yorgun, yenik hissetsem, kaçıp gitmek istiyorum bu gerçeklikten.
Biraz daha geriye sarmak herşeyi ve öylece kalmasını..
Telaşsız, kavgasız, gürültüsüz, çabasız bir hayat.. Kimseyle kendini kıyaslamadığın, daha iyisi olsun diye çırpınmadığın, en sevdiğin şeyleri yapmak için koşuşturmadığın, zevk almaktan gerçekten zevk aldığın bir hayat. Yani sırf zevk aldığını göstermek için yaşadığın değil..
Bize verilen dayatmalardan uzak bir hayat..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)