Cumartesi, Ağustos 06, 2011

İt's a new Day!



Pencereden gelen esintinin etkisine bırakmışım ki kendimi sormayın gitsin. Kargaşanın, gürültünün, üzüntünün uzak olduğu daha sessiz, daha kendimcil bir gündeyim. Kendi iç sesimi dinlemekle meşgulüm ve oldukça iyi bir meşguliyet. 
Haftalardır gerekli-gereksiz internet sayfalarıında, televizyon kanallarında dolanarak, yapmam gereken bir çok şeyi aksatarak anlamsızca zamanlar geçiriyorum. _killing the time! 
Şuna bir kez daha katıldım ki bu aletler belli süreden sonra insanı bedenen ve zihnen uyuşturuyor. 
Artık dur demenin zamanı geldi de ben halen şansımı zorluyorum. 
*
İnsanın belli zorlu dönemleri vardır, iyi ya da kötü atlatılır veya alışılır sürece. Bende de biraz sık yaşanan bu dönemlerden birine daha girdim, uzun süredir de içindeyim. İş bulma telaşı, aşkı düzeltme telaşı, aileyle ortayı bulma telaşı, kendine yetme, yetinme telaşı... herşeyi, hayatı sorgulatır bir döngüye soktu beni yine. Kısa sürede sonuçlanır ve atlatılır umudundayım. 
*
Geçtiğimiz süreçte bir çok güzel etkinliğe katılarak biraz olsun 'İstanbul'da yaz'ın tadını çıkarmak için zorlamaktayım. 
*
En yakını, kurgusal fotoğraflarıyla adından söz ettiren Mehmet Turgut'un 31 Temmuz'da galasını yaptığı Rock'n Frame adlı sergisiydi. 
Metallica'dan Ozzy Osbourne'a, Ergin Koray'dan Hayko Cepkin'e kadar yerli ve yabancı toplam 56 rock sanatçısına ait fotoğraflarının sergilendiği Kemancı'da dostlarla hoş, bol muhabbetli, bol fotoğraflı bir akşam geçirildi. Gitmek isteyenler için sergi 10 Ağustos'a kadar devam ediyor. 
*
Bir diğeri ise Kadıköy Belediyesi tarafından Temmuz ayı boyunca bu yıl 9. düzenlenen Yıldızlar altında Tiyatro festivali idi. Bir çok ünlü tiyatro oyununun ve oyuncusunun yer altığı festival tüm halka ücretsiz gerçekleştirildi. 
Ferhan Şensoy'dan Haldun Dormen'e Genco Erkal'den Ali Poyrazoğlu'na kadar usta ve ünlü sanatçıları evimin köşesinde izleme imkanı buldum. 
Kaçıranlar seneye sizi de bekleriz. 
*
Baleden ne kadar hoşlanırsınız bilemiyorum. Malesef görsel ve klasik sanatlara karşı ilgimiz azdır. Operanın, balenin, ve klasik müziğin içinde çok da fazla kendimizi bulamayız, kültür meselesi diyelim. Sahne sanatlarına hayranlığımla birlikte yine geçtiğimiz ay İstanbul'da Harbiye Açık Hava'da hayatımda ilk kez bir Bale gösterisi izledim. Dünyaca ünlü bale sanatçısı Roberto Bolle ve yine en ünlü bale topluluklarında yer alan 10 bale sanatçısının yer aldığı gösteri, az ama kaliteli ( sanattan anlayan) seyirci kitlesiyle muhteşemdi. En azından ilk kez Bale gösterisi izleyen -ben- için öyleydi. Unicef tarafından "iyi niyet elçisi" seçilen Roberto Bolle elde ettiği geliri de "bir dilek tut Turkiye" adlı sosyal sorumluluk projesine bağışladı.
Ben gidipte hayran kalanlardanım. Umarım bir kez daha gelme şansı olursa görür siz de hayran kalırsınız. 
*
Vee sonuncusu ise aylarca gelecek diye beklenilen ve sabırla bekleyenleri de hayal kırıklığına uğratmayan dünyaca ünlü rock grubu Bon Jovi Konseri idi. 
Ne bir sıkı fanatiği ne de delicesine rock dinleyicisi olmama rağmen Dünya devinin konserinde yer almak oldukça güzel bir tecrübe idi. Aralıksız 2 saat boyunca inanılmaz bir performans sergiledikten sonra Neden gerçekten Dünya Devi oldukları sorusunun cevabı kendiliğinden verildi. Bunu da kaçıranlar bir 18 yıl daha bekleyiversinler artık ;)
...
Yazsam ne yazacağım diye düşünürken sadece 1 ayda neler sığdırmışım ben de yazınca şaştım doğrusu.
Demek ki fazla biriktirmemek gerekiyormuş. 

Son haber: 3 Ağustos-4 Eylül tarihleri arasında İstanbul Modern'de dünyaca ünlü fotoğrafçı- ki hepimiz bu fotoğraftan tanıyoruz kendilerini-Steve McCurry'nin sergisine gidin derim. Ben gideceğim :)

Sevgiler,
Aşkla Kalın.
Bonafide...

P.S. Son keşfim Küçük İskender. "Siyah Beyaz Denizatları" adlı kitabıyla şiirlerine dalmış bulunmaktayım. 
K. İskender yeni hayranlarındanım. 

Salı, Ağustos 02, 2011

çocuk



Bugün bir pek küskünsün dünyaya çocuk
uzaklara dalmışsın,
gözlerin hüzün dolu...
Bugün hayatı yaşamak istemez gibisin, birileri ne kadar seni zorluyor olsa da.
Bir şeyler mi acıtıyor içini yoksa geçmiş mi, gelecek mi korkutuyor bilmez gibisin.
Kalabalığın içinde yalnız kalmak ne! yaşar gibisin bugün.
Sanki ruhun yorgun.
Sanki ellerinin kiri içinin temizliğini daha bir açığa vururyor da kimse görmüyor gibi..
Bugün kırgınsın, yeniksin ve yarın isyan edeceksin, sonra da savaşmaktan vazgeçip kabulleneceksin çocuk.
Belki de hepsini bildiğinden böylesin.
***
Bugün güneş doğar mı diye pencere kenarında gününü yarılamış yaşlılar gibisin. 
Gözlerini hüzün kaplamış ama ufacık bir aralıkta dudakların gözlerini kısıp ışık saçmaya hazır. 
Koca koca gözlerle aynı kapta, aynı suda bir sağa bir sola giden bir balık gibisin. 
Ne zaman canını bir şey yaksa, ne zaman bir darbe alsan hayattan, sevdiklerin ne zaman seni yarı yolda bıraksa geri dönüş yolunda hepsini unutacak gibisin. 
En saf halinle ve belki de bir insanın en güzel yıllarında kuracağı hayallerle sıkı sıkı inanarak yaşamaktan vazgeçmiş gibisin bu gün. 
Bu gün doğmayacak güneşi, açmayacak çiçeği, sevgiyi, sevgiliyi bekler gibisin. 
Bekleme...
Hayat beklemeyek yaşanmıyor çünkü. 
Bekleyerek yalnızca yaşlanılıyor çocuk. 
Yaşlanmaksa sana uymuyor.. 
Sen en iyisi mi bekleme...

Bonafide


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...