Cumartesi, Kasım 27, 2010

dönmemek korkusu

Zaman zaman ev ahalisiyle yapılan kavgalara biri daha eklendi bu sabah.
Uzun süre çok tatışılan tercihlerim! ve hayallerimle ilgili hazmedilemeyen, insanları rahatsız eden bir şey var. 
Ailevi değerler, toplumsal değerler, sorumluluklar ve mantıki davranışlardan yoksun olduğum düşüncesi hakim nedense hepsinde de! 
*
Sürekli onunla bununla karşılaştırmalar...

İnsanların gördüğü hayatlardan bir başka hayatı ne kabul etme ne de anlamaya çalışma gibi bir durum var. 

Onlar için tek bir hayat var, sizi içine çekebilmek için ellerinden gelen herşeyi yapıyolar. 
Doğru olan BU! İyi bir işin olsun, çok çok çok para kazan, ulaşabileceğin hayallerin olsun, aman çok uzaklarda olma, yanımızda ol.
Yetinmeyi bil, çok fazla birşey isteme. Ee evlen-kocan,çocuğun olsun. Evin olsun, memleketimizde kal. Devlette kapağı atmaya bak, özel süründürür yapamazsın. 
Sen kızsın en iyi meslek öğretmenlik, tatilin var, rahat rahat yaşarsın.
Ee bir doktor bul onunla evlen, 
onu yapma bunu yapma...
Dolu dizgin sıralanacak birsürü şey...
Bakıyorum da çok korku var insanları sarıp sarmalayan...
Korkuyla herşeye sarılıyoruz, aç kalmayalım devlet işi olsun, yalnız kalmayalım illaki bir kocan olsun, ayrı kalmayalım hayatın yanımızda olsun, o da olsun, bu da olsun.... ama yeterki korkular uzakta olsun.

***
Gideceğim çok kısa bir süre sonra buralardan, farklı hayatlar yaşamak, farklı yerler görmek, keşfetmek, kendime yeni bir ben katmak için. Çok fazla idealler peşinde koşmayan ama dünya o kadar görülecek yaşanacak yeri her gün ve her gün keşfedebilmek, görebilmek, biraz daha saygı duyduğum, biraz daha benimsediğim bir hayatı yaşayabilmek için can atıyorum. 
Bu pek de ilk adımım sayılmaz. Ama En büyük adımım.
Üstüne hayaller kuruyorum, merak ediyorum..
Gidiyorum.
Hem de tüm korkulara inat...Çünkü ben hiç birinden korkmuyorum...

yok edebilir misin eskileri?

Vermediğini bile bile istemek,
Almadığını bile bile vermek.

Reddedeceğini bile bile sormak,
İstemediğini bile bile kalmak…

Gururu bir kenara atıp,
Diğerlerinin sana yakıştırmadığı…

Kendini ‘değersiz’ hissetme pahasına,
Olabilir misin öteki?

Geçmişini söylemeden şu anki halinle tanışmak,
Bugünkü sen’i tanımak için…

Yazarı sen olsan da,
Unutabilir misin geride kalan zafer hikayelerini?

Yenilere yer açmak için,
Bugünkü seni sevmek için…

Aşağılanma pahasına,
Yok edebilir misin eskileri?
Tunç Kılınç
 P.s. Fikir Atölyesi'nden alıntıdır.

Çarşamba, Kasım 24, 2010

turuncu papatya


Biraz buruk bir akşamdayım yine..Nedeni belirsiz garip duygular gelip gitmekte bende.
Gözümün önünden eski anılarım bir seramoni şekilde geçmekte..
Gülüyorum birşeylere, birilerini dinliyorum, hüzünleniyorum.
Ağlıyorum canımı yakan şeylere çaresizce, içimdekileri sanki o gözyaşları temizlercesine..
Bir dolu kalple düşünüyorum neleri geride bıraktığımı ya da bırakamadığımı..
Nelere cesaret gösterip kalkıştığımı, neyin üzdüğünü, neyin yetmediğini..
Güzel anılar biriktirmişim bende herkes gibi, güzel şeyleri sahibim üstelik ama canımı yakan birşeyler var.
Attığım bir adımda beni üzen birşeyler var..
Kabullenmek istemediğim, kırıldığım, kırıldıkça kırdığım.. Çoğu zamansa farkında dahi olmadığım..
Diner elbet..Yürek belki hafifler, düşünceler uçup gider..Yenilerine yer açılır eskiler kapanır.-Mı??-
Yine anılarıma bakar güler geçerim ya da bakar, baktıkça canımı yakan birşeylerin izlerini taşırım. 
Bonafide

Çarşamba, Kasım 10, 2010

kısa bir tatil! -mi??

Sabahın erken saatlerinde kalkmam gerekse de bir türlü uyanmak istemeyen vücudumu dinleyip 1 saat aksattım kalkmamı...
Muhteşem güzel bir hava var dışarda, eşyalarımı topladım...
Kendimi hazırlamaya çalışıyorum..2 haftalığına uzaklaşıyorum buralardan...
Döndüğümde süprizlerim olacak...
Şimdiden güzel günler, güzel bayramlar diliyorum herkese...
güneş içimizi ısıtsın..




Aşkla kalın,
Bonafide

Pazartesi, Kasım 08, 2010

Efes Pilsen Blues Festivali 21

Cumartesi akşamı yaklaşık 1 senedir görüşmediğim bir arkadaşımdan bir telefon aldım. Herkes hayatın akışına öyle bir kaptırmış ki aynı şehirde dahi yaşasanız birbirinizle görüşememe şansınız çok yüksek :) Bir araya gelmek için çok güzel bir teklifte bulundu ve bende bu bahaneyle ilk defa katılacağım Efes Pilsen Blues Festival'inin son özel gününe katıldım. Normalde 6 Kasım'da biten festival, Efes Pilsen çalışanlarına özel bir gece düzenlemiş. Bizde bu muhteşem gecede biraradaydık..

1 Ekim- 6 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen festival 20 şehri dolaşıp, yoğun ilgi toplamış. Son ayağı İstanbul olan festivalin bul yılki konukları ise kendine özgü tarzıyla Kenny Neal, New Orleans’e özgü Blues’u tekrar yorumlayan Mitch Woods & His Rocket 88s ve Blues müziğinin en dinamik isimlerinden Samuel James imiş.

Oldukça kalabalık ve eğlenceli gecen geceden alın size bir kaç hatıra...

***
Sahnede ilk yer alan Samuel James'di. Yaklaşık 1 saat bir performans gösterdi.
Bence oldukça zevkliydi. 
Tabii sürekli - Estanbul... nasilsinizzz? -diye sorup - iyiiiii- diye kendince cevap vermesi 
birazcık bunaltı insanı..:)
Bir anda Estanbul diye parça bile yaptı.

***
Ardından Mitch Wood sahneye çıktı. Muhteşemdi.. Yine 1 saatlik sahne performansı boyunda hiç yerinde durmadı diyebilirim. 
Çok eğlenceli bir ekibi vardı.
En güzel kısmı da bir ara sahneden inince elektro gitaristinin Barış Manço'nun Lambaya Püf De! parçasını söylemesi oldu. 
Bence kesinlikle muhteşemdi!

***
Ve son olarak Kenny Neal sahne aldı. Etkileyici ve modern müzik tarzıyla eminim oraya gelen herkesi 
memnun bir şekilde evlerine yolladı.

P.s. Sevgili Hande bu güzel gece için çok teşekkürler sana..Seneye kesinlikle burdayım..Eğer merak eden varsa kesinlikle tavsiye ederim. 

Blues içinize işlesin...
Aşkla kalın...

Cumartesi, Kasım 06, 2010

Cahil Periler'e

Ferzan Özpeteği ve filmlerini sonradan keşfedenlerim ben. Önceki yazımda da bahsettiğim gibi İlk Serseri Mayınlarla başladı merakım sonra ardı arkası kesilmeden tüm filmlerini izledim çabucak. 
Başka şeyler buldum onun filmlerine, kendimde gizli kalmış, hayal ettiğim, beklediğim ya da beni yaralamış bir şeyler buldum her birinde de. Ne kadar yabancı da olsam o kadar içinde oldum her filminde de! Gariptir ama hüzünlü ama mutlu hayat öykülerine özendim çoğu zaman...
İşte böyle başlayan tutkumda, en özel yeri ayırdığım filmdir Cahil Periler. Başroldeki karakteri-michele- de nedensiz bir tutkuyla sevmeme sebep olan film Cahil Periler...
Sevdiğin ve hayatı paylaştığın insana ait bilmediğin başka parçaları keşfetmek birlikte tamamlanabilmeyi yaşamak... Baktığın ama önce hiç tanımadığın bir kişide sevdiğini görmek...

Filmleri anlatmayı çok seven biri değilim ama izlemeyen varsa kesinlikle tavsiye ederim. Daha önce de dediğim gibi insanlara onların penceresinden bakabilmek farklı bir deneyim katsa da içerde bulacağı kendimizden farklı olmayan duygularla kaplı...


Perşembe, Kasım 04, 2010

50 mila-Mine Vaganti

"Elli bin göz yaşı döksem
Yine yetmeyecek
Çünkü müzik hüzün dolu /aklım sen.
Elli bin sayfa atıldı rüzgara çünkü yüzüm sonsuza hatırlatacak

Dönme, geriye,
yıkıldım ama sen görme
Böyle olsun istiyorum, yanılacaksam da yine. çünkü acım da aşkım da benimdir yinede

Ah! elli bin göz yaşı döktüm, neden bilmeden
şimdi senden uzak bir anıyım sadece

Elli bin göz yaşı döksem
Yine yetmeyecek
Çünkü müzik hüzün dolu /aklım sen.

bana bakma öyle,
yaraya basılı tuz gibi yakan
acımı sen yaşama,

Böyle olsun istiyorum, yanılacaksam da yine. çünkü acım da aşkım da benimdir yinede

Ben böyle istiyorum
izin filan sormadim ki
çünkü acım da
aşkım da
benimdir yine" 




Çok beğenerek izlediğim bir filmdi Serseri Mayınlar.. Ondan sonra keşfettim Ferzan Özpetek'i..
Tüm filmileri inanılmaz bir iz bıraktı bende..Seçtiği karakterler, kullandığı müzikler, İtalya!!, anlatılan hayatlar, hüzünler, acılar, mutluluklar.. Hepsi, herşey çok güzel bir bütün oluşturmuş her filminde de. Bazen kendi hayatlarımızdan sıyrılıp başka insanların hayatlarına, acılarına, dostluklarına, yaşadıklarına kapı aralamak, o kapıdan içeri dalmak, aslında içerisi ne kadar farklı olursa olsun yaşanılan duyguların hep bir ortak yanının olduğu keşfetmek, onunla üzülmek, gülmek.. Onun için mutlu olmak..Sadece kendinin değil başka birilerinin de varolduğunu bir kez daha fark etmek çok güzel bir duygu.. Seviyorum böyle hayattan kesitler veren filmleri..
Adı üstüne bir film, bir seneryo ve kurgudan da ibaret olsa.. Hepsi bizden varolmuş şeyler.. Bir yerlerde kendinden-kendimizden- bir parça bulan birileri var..

Çarşamba, Kasım 03, 2010

Kalbin benimleyse, sen nerdesin?


Hiçbir zaman bir bütün olamadık. 
Hep birşeyleri birşeylere bağlama, yetiştirme, uydurma çabasındaydık.
Kalbimizi ya bir kapının ardında biraktık, ya da bedenimiz hep orda kilitli kaldı.
Tam zincirlerden kurtulduk sokağa çıktık aklımız kaldı bu sefer de!!
Birden fazla hayatı sığdırmaya çalıştıkça içinde bocaladık. Eğer büyük geliyorsa bu hayat bize hala çabalamak niye? 
Eksik kalmayı tamamlanmaktan ne zamandan beri daha üstün kıldık??
***
Hayat mı sürükledi bizi buralara biz mi daha fazlasını istedik bilemiyorum.
Yetinmemenin,yetişmemesinin isyanını bol bol yaşıyorum.
İstiyorum, bekliyorum, arıyorum...
Artık kelimeler doldurmaz oldu boşlukları, anlamlarını yitirir, havada gezinir oldu öylece, avare...
Artık kelimelere ihtiyaç kalmasın istiyorum.. 'Kalbin'in benimle olduğunu duymak değil, göğsüne yaslandığımda sesini duymak istiyorum... 

Bonafide

Salı, Kasım 02, 2010

Gidenlerin Ardından


Gitmeler bilirim insana dair
Gitmeler bilirim sevgiye, özleme, ayrılığa dair...
Bir kuşun ürkekçe havalanışı olur bazen
Bazen bir gülün zamansız soluşu...

Gitmeler bilirim, mutlak sonsuza uzanan

Gitmeler bilirim, her başlangıç gibi bir sonu olan...
her veda erken vedadır aslında
her gidiş aceleci...
bir çekiliştir bir tarafa
bir iç çekiştir, gövdenin sol tarafında...

Gitmeler bilirim geride kalanlara dair...

Gitmeler bilirim ümide, beklemeye, yolları gözlemeye dair...
her giden erken yol almıştır aslında
her giden, kendini kandırmıştır aslında...
bir yalana sarılmıştır, farkında olmasa da...

Dönüşler bilirim gurbete dair

dönüşler bilirim vuslata, sevdaya, ahde vefaya dair...
her dönüş geç kalınmış bir randevu
her dönüş, kangren olası yaranın şefkatle deva buluşu...
yılların hüznüyle bakışmaktır
sitemle, öldüresiye sarılmaktır...
her dönüş, gözyaşlarına bahane; biraz ıslaktır...

Her dönen aslına dönmüştür oysa

her dönen, suyu çekilen çöldür aslında
seraba koşmuştur, geçmişe dönüşçesine
geçmişe dönmüştür, son ümitçesine...

Ve bir şiir bilirim arkada kalanın yazdığı

bir şiir bilirim, her gideni ben sandığı...
her şair kendini yazmıştır aslında
her şair, ilk gidendir; farkında olmasa da...

Ümit Demir

Pazartesi, Kasım 01, 2010

sen de bil!


Bir ukte kalmışsa boğazında yüreğin düğümlemişse...
Gel desen de git desen de kalıyorsa olduğu yerde,
Acını paylaşamadıkça bir başka biriyle, bir başkası olurum diye hayal ettikçe durmadan batmışsan dibe..
Sevda sözlerin, gelecek mutlu hayallerin bu gününü kurtarmaya yetmiyorsa,
Yalnızsan..kimle nerde olursan ol, "O" olmadıkça yalnız kalacaksan,
Okuduğun her şey olmayacak dedirtiyorsa sana...En mutlu anında, sevgilinin koynunda dahi bir hüzün kaplıyorsa seni..
Gitmekk..En uzaklara gitmek..Kendinden kaçıp gitmek varsa hep aklında.
Yüreğin hükmettikçe altında ezilen bedenini kurtaramıyorsan. Aklın karışıyorsa durmadan..
Ve hala Dur! demeyi becerememiyorsan.
Geç mi kaldığının daha yaşayacak çok şey var diyerek önüne mi baktığının düşüncesi arasında kaybolup giderken, özlediğin kokuyu içine çekmeye çalışırken, durmadan durmadan zihninden gitmeyenlerle çabalarken,
arada kalmışlığı yaşarken...
kendini unuturken..
severken..
sevişirken..
özlerken..
kavga ederken..
umudun hiç olmadığını bildiğin halde umut ederken..
güçlü olmaya çalışırken..
kaybetmemek için kendini kaybederken buluverirsen bir an kendini 
işte; ve yazının bir çözüm olduğunu sanırsan yanılma.
 Bil ki kendi çamurunda boğulan biri daha var burda...
Gücünün yetmediği br savaşın içinde, yüreğine söz geçiremediği bir sevdayı yaşıyor delicesine...
Bil ki o da sen gibi kurtulma çabasında...

Bonafide


George Michael-Careless Whisper

One Lovely Blog Award

Sevgili Deep,
Bu güzel ödül için çok teşekkürler sana. Aldığım ikinci ödül öyle bir zamanda geldi ki beni çok mutlu etti... 
Yazılarını, şiirlerini zevle okuduğum Deep'in bana layık gördüğü ödülden sonra yapılmadı gerekleri;
 
Kural 1- Ödülü kabul etmek ve ödülü veren kişiyle bloğunuzda bağlantı kurmak.

Kural 2- Ödülü 15 blogcu arkadaş ile paylaşmak, genele bırakmamak.

Kural 3- Seçilen 15 blogcu arkadaş ile iletişim kurmak ve seçilmiş olduklarını bildirmek.
Yazdıktan sonra sıra sevdiğim blogları mimlemede!! 

2. ÖSD
10. Jessieway

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...